Başarı, Huzur, Sorumluluk

Başarı, Huzur, Sorumluluk

İnsan yaşamında iki amacı birbiriyle uyumlu yürüttüğü nispette sürdürülebilir içhuzuru ve başarı elde edebilir.

Birincisi ve büyük olanı, evrensel bütünlük şuuruyla bütün varlıklara karşı sorumluluklarını bilmek ve yerine getirmektir.  Bu şuur bencillikten arınma ve ötekilerin haklarına duyarlılık gösterme sorumluluğu doğurur.

İkincisi ise birinci amaç ile çelişkisiz olarak yerine getirmesi gereken, dahası birinci amacın ona yüklemiş olduğu bir sorumluluk olarak, kişisel ve profesyonel ihtiyaçlarını karşılamaktır.

İkinci amacın içine doldurulacak bir çok fenomen ve nesnenin (evlenme, üreme, barınma, beslenme, kariyer, imaj, güç, kazanç…) bireye kalıcı huzur getirmesi, bunları elde etmek için kullandığı yol ve yönteminin birinci amacın yüklediği sorumluluklar çerçevesinde olmasıyla mümkündür.

Bu bağlamda bilhassa profesyonel yaşamımızda sadece maaş, ödül ve kariyer gibi ikinci amaç kazanımları için değil aynı zamanda evrensel birlikteliğin sorumluluğu için de çalışmamız gerekmektedir. Ancak bu sadece çalışan için değil, çalıştıran (işveren) için de geçerlidir. Bu bilinç her iki kesim için de önemli sorumluluklar doğurmaktadır. Çalışanlarının hak ettiği ücreti belirlemede bencil davranan bir kişinin/kurumun, sosyal sorumluluklar üstlenmesi imajına katkı yapsa da huzuruna ve verimliliğine katkı yapmaz. Kozmik düzen bunun farkındadır ve ummadığı yerde bedel ödetir. İşçi açısından da zaman zaman fazladan çalışmak ve fedakarlık yapmak (kurumu istismar etmediği sürece) sorumluluktur. Kurumunun ona veremediği emeğinin bedelini kozmik sistem ummadığı zamanda büyük bir ödül olarak ona sunabilir.

Beşeri bütün birliktelik ve güçlerin çok üstünde olan evrensel bir şuur ve düzen var.  Yapıp ettiklerimiz bu sistem tarafından sürekli gözetildiği gibi, hiçbir emek ve çaba da bu sistemde karşılıksız bırakılmamaktadır. Evrene hâkim olan bu şuurlu düzene farklı inanç ve felsefelerde farklı isimlerin verilmiş olması bu düzenin varlığını ve işleyişini tartışma konusu yapmaz.

Bu düzenin içerisindeyiz, düzenin değerli bir elemanıyız, ama sistemdeki her eleman çok değerli. Öte yandan düzenin bize tanımladığı çerçevenin de tek hâkimiyiz. Sistem içerindeki her canlının hakları sistem tarafından korunuyor, sistemdeki döngüsellik sayesinde başkaları tarafından hakları elinden alınanlar zamanı geliyor sistem tarafından cömertçe ödüllendiriliyor, hak çalarak hüküm sürenler ise döngüsellik içinde ummadığı ağır bedellere ve acılara maruz kalıyor.

Döngüsellik gece gündüz gibidir, bazen gecelerimiz uzun sürer bazen gündüzlerimiz ama ikisi de geçicidir. Kalıcı ve değerli olan, yaşadığımız zaman dilimi gece de olsa gündüz de olsa kendimizde ve çevremizde yeşerttiğimiz erdemlerimizdir.

Evrensel şuurun bize cömert ve merhametle  davranması bizim ahlaki zeminde kalmamız ve egodan arınmamızla ilişkilidir. Egodan ayrıldığımız kadar ötekilere karşı duyarlılığımız gelişir, ötekilere karşı duyarlılığımız sistemin bize karşı duyarlılığını yükseltir.

Son söz olarak; hiç kimseye evrensel şuurun ona biçtiği rol ve sınırların dışında insiyatif kullanma ve davranma hakkı verilmemiştir. Buna cüret edenler, kaybedilmiş içsel huzurla ya da ağırlaştırılmış dışsal koşullarla acı bedeller öderler.

Sorumluluğunu bilenler içinse içsel huzur ya da cennet, tas bulamadığında ayakkabısıyla susuz bir köpeğe su verme yakınlığındadır.

Sevgilerimle…

Dr. Abdurrahman Subaş

20.12.2018