Her Şey Aslına Rücu Eder

Sıradışı Bİr Mizaç-Huy Hikayesi:

Devrin birinde bir padişahın otuz dokuz kızı varmış. Ama padişah taht varisi olsun diye ille de bir erkek çocuk istiyormuş. Bir gün sultan yine hamile kalmış. Hemen padişaha bildirmişler. Padişah divan toplantısını bırakmış ve doğru sultanın yanına gitmiş. Önce sevindiğini söylemiş ardından da;

“Eğer bu da kız olursa, kızınla birlikte seni surlardan denize atarım” demiş.

Aradan aylar geçmiş. Padişah sefere çıkmış uzak bir memlekete. Bu arada sultan hastalanmış ve ay parçası gibi bir kız evlat dünyaya getirmiş. Cariyeleri bir telaştır almış, hiç biri sultanın kız doğurduğunu söylemeye cesaret edemiyormuş.
O esnada sarayın yakınından geçen bir çingen kafilesinin beyi saraya uğramış ama telaştan kimse onunla ilgilenmek istememiş. Telaşı fark eden çingen beyi, bir cariyeye yaklaşıp neler olduğunu sormuş. Cariye kızcağız da anlatıvermiş olup biteni.

Çingen beyinin gönlü, sarayın cömert sultanının kızıyla birlikte surlardan atılacak olmasına razı olmamış ve cariyeye demiş ki:
“Beni sultana çıkar, sorunu çözeyim”

Cariye çingen beyini sultana çıkarmış. Çingen beyi odadan herkes çıkarsa sorunu nasıl çözeceğini sultana anlatacağını söylemiş.

Sultanı kurtarmaya kararlı çingen beyi herkes çıkınca sultana demiş ki;

“Bizim yeni bir oğlumuz oldu, kervanda hanımımın kucağındadır şimdi. Dilerseniz kimseye söylemeden çocukları değiştirelim”.
Bu fikir sultanın canını yaksa da, bilhassa bebeğinin canını kurtarmak için kabul etmiş ve çocuklar değiştirilmiş.
Ardından padişaha ulak gönderilmiş ve bir erkek çocuğunun olduğu haber verilmiş.

Padişah sevinçten seferi yarıda bırakıp geri dönmüş. Sarayda kırk bir gün kutlamalar yapılmış.

Gel zaman git zaman çocuk biraz büyüğünce ülkenin en iyi müderrislerinden, lalalarından eğitim almaya başlamış. Ne de olsa geleceğin padişahı, herkes üstüne titriyormuş.

Çocuk yedi sekiz yaşlarındayken ava çıkarılmaya başlanmış. Bir gün padişah ava giderken oğlunu da almış yanına ama onu lalaya teslim etmiş.

Dalmışlar ormana. Çalılık bir yerden geçiyorlarmış, çocuk şehzade lalaya demiş ki;

“Lalam, şu çalılardan ne güzel süpürge yapılır”.

Lala, içinden “sarayda büyüyen çocuk, çalıdan süpürge yapıldığını nerden öğrendi acaba” diye düşünüp Hasbinallah çekmiş.

Biraz daha gitmişler, otlakta serbest kalmış eşeklerin yanından geçiyorlarmış.
Çocuk şehzade lalaya;
“Lalam, şu eşeklerin kuyruklarındaki kıllardan ne güzel elek yapılır” demiş.

Lala iyice şaşırmış, ama sarayda büyüyen bir çocuğun bunları nerden öğrendiğine dair bir açıklama bulamamış.

Bir süre sonra çok güzel ince fidanlı selvilikten geçiyorlarmış. Çocuk lalaya demiş ki;

“Lalam, şu ince selvi çubuklarından ne güzel sepet örülür”.
Lala iyice afallayıp kalmış ama kimseye de bahsedememiş, zira çocuk küçüklüğünden beri onun yanında eğitim görüyormuş. Hiç bu tür deneyimler yaşamamış bir çocuğun bunları söylemesi onu ürpertmiş.

Akşama doğru herkeste bir yorgunluk olmuş, padişah uygun bir yerde dinlenmek istediğini söylemiş. Vezir ileride bir çingen otağı olduğunu ve orada güvenli şekilde dinlenebileceklerini söylemiş.
Padişah da uygun görmüş ve çingen otağına varmışlar. Padişahı, oğlunu ve önemli adamlarını otağın en güzel çadırına almışlar.

Padişah su istemiş otağın çingen beyinden. O da hemen getirilmesini istemiş. Suyu bir kız çocuğu getirmiş, endamlı güzel ve zarif bir kızmış.

Suyu padişaha uzatmış. Padişah yorgunluk ve susuzluktan tam suyu kafaya dikecekmiş ama bir de ne görsün;

Kasedeki suyun içinde bir saman parçası.

Çok öfkelenmiş içinden ama misafirlikte olduğu için belli de edememiş. Saman çöpü boğazına gitmesin diye suyu yavaş yavaş içmiş.

Misafir ama neticede padişah, dayanamamış ve suyu getiren kıza bakarak:

“Evladım, her halinden belli ki, çok akıllı, zarif ve temiz bir kızsın. Bardak da temiz, su da temiz. Her şey güzel ama bu kadar güzelliği bir saman çöpüyle yok ettin, kasenin içindeki saman çöpünü nasıl göremezsin?”

Kız sakin şekilde padişahı dinledikten sonra demiş ki;
“Haşmetli padişahım, siz buraya gelirken gördüm ki siz avdan geliyordunuz ve çok yorgundunuz. Bizim de suyumuz soğuktur. Yorgun iken soğuk suyu hızlıca içerseniz ciğerlerinize zarar verir. Bundan dolayı bir saman çöpünü yıkadım ve kasenin içine attım ki yavaş yavaş içesiniz”.

Padişah, duydukları karşısında hayrete düşmüş ve kendini tutamayıp padişahlığın kibriyle şöyle demiş:

“Bir çingen çadırında bu kadar akıllı bir kız nasıl olur, bu ancak padişah kızlarında olacak bir akıldır”.

Çingen beyi ve kızı bu aşağılamayı çaresiz boyun büküp sineye çekmişler.

Derken lala söze girmiş.
“Padişahım, bu gün ben de çocuğunuz şehzademizden ona yakışmayacak davranışlar gördüm” demiş.

Padişah da neler olduğunu anlatmasını istemiş.

Lala, şehzadenin yolda çalılar, eşekler ve selvi çubuklarını gördüğünde söylediklerini anlatmış ve eklemiş;

“Sarayda büyüyen şehzademiz bu çingen işlerini nerden öğrenmiş hayret ettim”.

Herkes şaşırıp kalmış.

Çingen beyi de dayanamayıp “padişahım bir hayretlik olay da ben anlatayım mı?” diye söz istemiş, destur almış ve başlar anlatmaya:

“Yıllar önce bir sarayın ödünden geçiyorduk, sarayda bir telaş olduğunu gördük………
….O gün sultanın bize verdiği kız çocuğu size su getiren o akıllı kızdır ve sizin kızınızdır, sizin şehzade de bizim o gün sultana bıraktığımız oğlumuzdur”.

Şaşkınlıktan yüzler kızarır, padişah ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır. Ortamın gerildiğini gören tecrübeli veziriazam ortamı şu sözlerle yumuşatmaya çalışır:

“Efendim ben huylunun huyundan vazgeçmeyeceği anlamına gelen şöyle bir söz duymuştum Araplardan”:

“Külli şey’in yerciu ila asli”, Yani “her şey aslına döner” demiş ve devam etmiş veziriazam:

“Gördüğünüz gibi ey insanlar, padişahımızın kızı çingen çadırında büyüse de aklını zerafet ve hikmetle kullanıyor, çingen beyinin oğlu da saraydaki muhteşem eğitimlerden geçse de aklını süpürge, elek ve sepetle meşgul ediyor”.

Veziriazamın veciz ve padişahı öven sözleri padişahın hoşuna gitmiş ve yüreği yumuşamış. Erkek çocuk sahibi olma hırsından dolayı başına gelenlerden utanan padişah, çingen beyini bu alicenap davranışlarından dolayı altınla ödüllendirip, onu aşağıladığı için de özür dilemiş.

(Padişah son kısımda anlatılanı gerçekten yapmış mı bilmiyorum, ama ben olsaydım padişahın yerinde, bu kadar kabahatin üstüne böyle bitirirdim hikayeyi  )

Siz de dilediğiniz gibi bitirebilirsiniz.