“Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider”
Galat-ı meşhur
İnsan fıtri (doğal) olarak bilişsel, duygusal ve eylemsel birlik içerisinde dünyaya gelir. Fakat çocukluğumuzdan itibaren birlik halinde olan bu yapımız bölünmeye başlar. Bölünme sonrası bilişsel işlev bozukluğu olarak ortaya çıkan psişik yapıya ego diyoruz. Ego dediğimiz bilişsel işlev bozukluğu, beynin belirli bölgeleri arasındaki bağlantıların (sinaps) zayıflaması ya da kaybolması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu kopma, savaşta askeri birlikler arasındaki muhaberatın kaybedilmesi gibidir.
Şöyle ki: Duygu merkezini yöneten limbik sistem, içgüdü merkezini yöneten reptilian ve zihin merkezini yöneten neokorteks arasındaki bağlantı etkisizleştiği ya da zayıfladığı için, bu üç merkez birbirinden bağımsız düşünmeye başlıyor. Durum daha da ileri gidiyor ve merkezler de kendi içerisinde daha küçük bölgelere ayrılmaya başlıyorlar. Birbiriyle irtibatı kesilen her nöron grubu, bireyi yönetmek için harekete geçiyor ve kendi içinde yeni merkezler yaratacak zihinsel aktivite üretiyor. Çünkü yaşamsal faaliyetlerin devam edebilmesi için insanın bu üç sistemi de kullanması gerekiyor. Bu ihtiyacı karşılamak için üç merkez kendi içinde yeni zihin oluşturuyor ve bunlar enneagramda merkezlerin bölgeleri olarak nitelendiriliyor. Bu bölünmüş yapıyı içimizde birbirinden bağımsız konuşan benlikler olarak gözlemliyoruz. Geçenlerde beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç hoca şöyle bir bilgi paylaştı: “Beynin iki lobunu birbirinden ayırırsanız her iki lob ayrı ayrı, birbirinden bağımsız iki zihin ortaya çıkarıyor.” Kılıç’ın paylaştığı bu bilgi fiziksel bir ayrılıkla ilgili ancak, enneagramda bahsedilen bölünme sinapsların ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan bir bölünme şeklinde tezahür ediyor. Bu bölünme çok erken yaşlardan itibaren deneyimlenen ve kişide travmaya sebep olan kaygı, korku, şiddet gibi olgulardan kaynaklanıyor ve yetişkin dönemimizde de yaşasak kaygılandıran travmatik olaylar sinaspları zayıflatıyor ya da tamamen yok edebiliyor. İnsanın kaygılıyken düşünme yetilerindeki kayıp bundan kaynaklanıyor.
Bölünmüş yapının en belirgin zihinsel aktivitesi dualiteye (ikilem) dayalı bir mantık geliştirmesidir. İnsanların en çok kullandığı dualite, onların en çok kullandığı merkezler tarafından üretilmektedir. İçgüdü merkezli (eylemsel potansiyelli) insanlar, duyuya dayalı olarak nesneleri haz ve acı dualitesiyle (ikilem) betimleyip haz verene yaklaşmak, acı verenden uzaklaşmak isterler. Duygu merkezli (duygusal potansiyelli) insanlar arzulanan imaja dayalı olarak nesneleri sevgi ve nefret dualitesiyle (ikilem) betimleyip sevilenlere yaklaşmak, nefret edilenden uzaklaşmak isterler. Zihin merkezli (bilişsel potansiyelli) insanlar, güvenlik düşüncesine dayalı olarak nesneleri iyi ve kötü dualitesiyle (ikilem) betimleyip iyi olanı elde etmek, kötü olanı terk etmek isterler. Muhtemelen bu bölünmeyle ortaya çıkan işlev bozukluğu ilerleyen zamanlarda nörolojik olarak da tespit edilecektir.
Çocuk dünyaya geldiğinde mizacının aktif olmasına neden olan ilk deneyimler muhtemelen, çocuğun bakan, besleyen ve koruyan nesnelerle (genelde anne ya da baba) olan ilişkileridir. Bu nedenle erken çocukluk dönemi bağlanma stillerinin (John Bowlby: Güvenli, Güvensiz, Kaçınan, Çelişkili, Düzensiz-Dağınık) kişiliğimiz üzerindeki etkisi çok önemlidir. Bağlanma stilleri, Young’un ortaya koyduğu şemaları (edinilmiş kalıp yargılar) geliştiriyor ve benzer deneyimler yaşandığında şema tetiklemesi ile birey çocukluğundaki travma ya da hazzı hatırlayıp o zamanki duyguları tekrar yaşayıp, maruz kaldığı etkilere şemalarla cevap veriyor. Enneagram kişilik tiplerinin şemalarla ve bağlanma stilleriyle ilişkilerine dair batıda ortaya konulan bilimsel çalışmaların Türkiye’de de yapılmasında yarar var. Hatta bağlanma stillerinin ve şemaların bu perspektifte yeniden yapılandırılarak sınanmasına da ihtiyaç var. Bu konuda Don Richard Riso & Rus Hudson ile onların öğrencilerinin çalışmaları takdire şayandır.
Bağlanma stilleri ve şemalar mizaç perspektifinin bireyde oluşturduğu sonuçlardır. Bu perspektif sürekli olarak algı seçer ve algıya karşı verdiği tutumlar dürtüsel ve taklididir. Mizaç, egemen duygulara (Karen Horney: Reddedilme, Kopukluk, Engellenme) merkezlerin verdiği yanıtlarla ortaya çıkan ego düzeyindeki psişik yazılımdır. Bu etki bilişsel, duygusal ve eylemsel tüm süreçlerimizi etkisi altına alıyor. Birey, tüm olayları mizaç penceresinden algılıyor ve tüm tepkilerini mizacına ait zihni modellerle geliştiriyor. Enneagramda açıklanan dokuz kişilik tipi böyle bir hikayeyle ortaya çıkıyor.
Bu işlev bozuklukları kişilik tiplerinin her birinde farklı olan, hatalı zihni modelleri oluşturuyor. Aşağıda kişilik tiplerinin en temel zihni modellerini ele alacağım ama oraya geçmeden önce şunu hatırlatmalıyım ki bu perspektifler hatalıdır ve bireyin kurtuluşu aşağıdaki yanlış zihni modellerinden ayrılmasıyla mümkündür. Yanlış olan bu zihni modellerden ayrılmak ise ancak üç merkez arasındaki sinapsları yeniden aktif etmekle sağlanabilir. Buna bilinç yükselmesi, bilinçli farkındalık ya da üst merkezlerin kullanılması da diyoruz. Bu üç merkez arasındaki sinapsların kopması insanın cennetten düşmesine de benzetilmektedir. Ve üç merkez arasındaki sinapslar aktif olursa bireyin duygusal zekası ve yaşama sevinci zıplama yapmaktadır. Bu amaçla Enneagram Trasnformasyon atölyelerinde bilinçli farkındalığı yükseltici, sezgiyi açıcı, bölünmüş zihni susturucu, açık kalpliliği geliştirici egzersizlerle çalışma yapmaktayız. (Enneagram Trasnformasyon atölyeleri psikolojik bir çalışma değildir, felsefi bir eğitimdir.)
Tiplerin yanlış zihni modelleri:
Tip 1 Zihni Modeli: Çevresini mükemmel hale getirirse kendisinin ve diğerlerinin bir tehdit ve engellenme ile karşılaşmadan adil bir ortamda, yüksek standartlarla yaşayacağını varsayar. Bunun için hataların bir an önce düzeltilmesi gerektiğine inanır ve hata gördüğünde eleştirir. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik duygusu yaşarsa strese girer, detaycı ve aşırı eleştirel olur, stresi devam ederse öfke patlaması yaşar.
Tip 2 Zihni Modeli: Diğer insanların ihtiyaçlarını keşfedip, onların ihtiyaçlarını karşılayıp ya da onların problemlerini çözmek için kendi çözümüne yönlendirirse vazgeçilmez, kendine muhtaç olunan bir insan olacağına inanır. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik duygusu yaşarsa strese girer ve sitem edip ilişkisini kesmeye çalışır, içine kapanır. Stresi çok olursa öfke patlaması yaşar.
Tip 3 Zihni Modeli: Gördüğü her işi en hızlı ve en iyi sonuçlanacak şekilde bitirirse herkesin kendisine hayran olacağını varsayar. Bu zihni modelini (hayran olunacak imaj üretmek) yaşama geçirirken yetersizlik yaşarsa strese girer ve aceleci davranır, geriye çekilir, kararsızlık ve boşunalık hissi yaşamaya başlar. Stresi daha da yükselirse iddialaşır ve agresifleşir.
Tip 4 Zihni Modeli: Geçmişte yaşadığı engellemeleri gelecekte de yaşamamak için sıradışı olması gerektiğine inanıp, olağan şeyleri reddeder. Sıradışı yapılanın/olanın herkes tarafından onaylanıp destekleneceğini varsayar. Bu zihni modelini yaşama geçirirken aradığı desteği bulamazsa yetersizlik hisseder, strese girer ve melankoli yaşar. Stresi büyürse öfkelenir ya da kendi dünyasına çekilir.
Tip 5 Zihni Modeli: Başkalarından daha fazla bilgi ve kaynak elde ederek uzmanlaşırsa, görüşlerinin onaylanacağı ve bağımsızlığına saygı duyulacağı zannını taşır. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik yaşarsa strese girer, iç dünyasına kapanır, duygularını reddeder ve dürtüsel davranmaya başlar. Stresi iyice yükselirse patavastsız ve öfkeli tutumlar sergiler.
Tip 6 Zihni Modeli: Geleceği güvenli kılmak için mutlaka bir güven odağına sırtını dayaması gerektiğini düşünüp, güvenilir olanı bulana kadar herkese şüphe ile yaklaşılması gerektiğine inanır. Mevcut kurallara herkesin uymasının geleceği daha güvenli kılacağını varsayar. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik yaşarsa strese girer, eleştirir, savunmacı, agresif, yüzeysel ve kinci tavırlar geliştirir.
Tip 7 Zihni Modeli: Gelecekte yaşam konforunun ve keyfinin engellenmemesi için konforunu sağlayacak çok sayıda alternatifi deneyimleyerek güvenilir olanları bilmesi gerektiğine inanır. Bu zihni modelini yaşama geçirirken sınırlandırılıp yetersizlik yaşarsa strese girer, eleştirel, esnek olmayan, patavatsız, tartışmacı, muhalif ve yargılayıcı davranır. Stresi büyürse öfkelenir.
Tip 8 Zihni Modeli: Varoluşunu korumak ve önermelerini onaylatmak için herkese diz çöktürecek kadar güçlü olması, güçlü görünmesi gerektiğine inanır. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik yaşarsa strese girer, yok etmeye yönelir, kinci, kavgacı, bildiğini okuyan tutumlar sergiler.
Tip 9 Zihni Modeli: Herkesle uzlaşma içerisinde olunursa konforlu bir yaşam sürdüreceğini, fikir açıklamanın ve fikirlere itiraz etmenin çatışma çıkaracağını, güvenli bir yaşam için duyarsızca sessizlik ve uyuma ihtiyaç olduğunu varsayar. Bu zihni modelini yaşama geçirirken yetersizlik yaşarsa strese girer üşengeç, kararsız, inatçı ve iddiasız tavırlar sergiler. Stresi daha da yükselirse endişelenir, savunmacı, kötümser, şüpheci ve agresif tutumlar geliştirir.
Dr. Abdurrahman Subaş
Eğitim ve Yönetim Bilimci
23.09. 2018