“Dünya hepimize yeter ama hırslarımıza asla.” Gandhi
İnsanın içsel yolculuğa ihtiyaç hissetmenin önündeki önemli engellerden birisi hırslarıdır. Hırs gözümüzü o kadar karartır ki kendimize bakma ihtiyacı hissetmeyiz. Hırs aynı zamanda bizi kendimizle ve başkalarıyla kavgaya tutuşturur. Hırs, içsel olarak benlik takılması ve tutkulardan beslenen, bizi muhtelif hedeflere gözü kapalı sürükleyen bir özdeşleşme formudur.
Hırsı besleyen tutku ve benlik takılmaları, özümüzden uzaklaşınca içine düştüğümüz zindandır. Bu zindanda üzerimize yapışan en tehlikeli virüsse hırstır.
Kişilik tipimizi oluşturan mizacımızdaki benlik takılması ve tutkularımız tanımlıdır ve değişmez. Dışarıdan destek alarak onlarla tanışabiliriz. Ancak hırs, bizi sürekli başka bir imajinasyonun peşine takarak formunu yenileyebilir. Bu nedenle fark edilmesi ve tanınması daha zorlaşabilir.
Benlik takılması ve tutkular, özümüzden uzaklaşmanın temel çekirdekleri olmasından dolayı kendimizi bulmanın önündeki en büyük engellerdir.
Benlik takılması ve tutkularımızdan arındığımız oranda hırslarımızdan vazgeçebilir, kendimizle ve başkalarıyla barışık yaşama alanı/potansiyeli oluşturabiliriz.
Her bireyde farklı formlarda görünse de kişilik tiplerine göre tanımlanmış olan tutku ve benlik takılmamızla tanışmamız içsel yolculuğumuzu için yol gösterici ve zenginleştirici etkiye sahiptir.
Tutku ve benlik takılmalarından arınmak için kendimizi hatırlama çalışmaları yapmalı, temel erdemimizi beslemeliyiz. Kişilik tipimize özgü olan temel erdemimizi beslemeden başka erdemleri kalıcı kılamayız. Kişilik tipimize özgü erdemi beslersek, Sokrat’ın söylediği gibi onun komşu erdemleri de canlanmaya başlarlar.
Dr. Abdurrahman Subaş -13 Şubat 2018-Kartepe